Dünyada ikinciyiz. Nede? Kaplıca da. Birinci kim? Fransa’daki VİCHY kaplıcaları. Ne menem bir yerdir bu VİCHY? Küçük bir araştırmada farklar ortaya çıkıyor. Allah vergisi adamların suyu kalite olarak bir adım öndeymiş. Peki bundan başka neleri var, bizden farklı olarak?
Yaklaşık 90 bin nüfusa sahipler. Ama bu çekirdek nüfusu bir kenara bırakırsak, dünyanın her tarafından gelen turistler 12 ay boyunca bu şehri doldurup taşırıyor. Biz de 10-15 yıl öncesi on bin üzeri olan şehrimizin nüfusu bu aralar iri bir kasaba ayarında.
Gelelim diğer özelliklerine. Bir defa adamlar şunu anlamış; “Lan millet buralara kadar gelmese de, biz oralara gidelim” demiş. Ve Vichy de bir laboratuar kurarak, bugün dünyanın her yerinde, dünyada ki hemen her kadının makyaj çantasında en az bir ürün bulunacak şekilde VİCHY kozmetik ürünü yapmışlar. Cin gibi Fransızlar, kadınlardaki bu süs ve güzelleşme merakına Fransız kalmadan, “yok gerdirici, yok güzelleştirici, yok yumuşatıcı, olmadı nemlendirici”… diyerek, hemen her çantaya girmişler. Hemen her kadının cebindeki paradan önemli bir meblağ tırtıklamışlar. “Başka marka kullanmam şekerim” diyecek kadar sosyeteyi tanıyan bu uyanık Fransızlar, en dandik ürünlerini bile en fahiş fiyattan okutmuşlar, tüm kadınlara. Paralarına para, itibarlarına katmerli şekil katmışlar. Bugün binlerce ürün ve; kadınların ve kadınlarımızın görümcelerinden daha değerli marka VİCHY kozmetik.
Biz bir sabunu bile köpürtüp pazarlayamadık Haymana Kaplıca ürünü olarak. Raflarda son kullanma tarihi geçkin bir ürün olarak kaldı, kendi kendine eridi bitti.
Otel olarak hem küçük pansiyon, hem lüks oteller yapmışlar. Züğürde ayrı, para babalarına ayrı paha biçmişler. Meteliğe kurşun atanı da, paraya para demeyeni de çekmişler sinelerine. Bilhassa parası olanı donuna kadar soyacak oteller yapmış uyanık Fransızlar. Suyu ilaç niyetine vermişler ki değeri anlaşılsın, parayı vakumla çekmişler ki; “Paran olabilir ama bizde sağlık var aga.. parana kıyarsan”ı baş tacı edip, bellemişler, belletmişler. Kucaklarına düşenin cüzdanını bellemişler. Nostaljik otel yapmışlar, Rönesans otelleri yapmışlar, uzay otelleri yapmışlar… Otel kitabını yeniden yazmışlar ki, başınız döner; “parası pulu batsın, veerrr, sağlık şifa veerr..” diye helak olur, elde avuçta ne var dökersiniz.
Gelelim bize. Üç yıldızlı bir oteli bile hakkını vererek işletememenin cezasını kesiyoruz kendi kendimize. Pansiyonlarımız hala 30 yıl geriden geliyor. Komple bir pansiyona bir tuvalet, bir salon ve 54 ekran bir tv ile hizmet yapmaya çalışıyoruz. Gelen bir banyocu ile diyaloğa girmek bile bir sanat iken, otobüsten yeni inen müşterinin bavulunu alıp kaçmanın hünerlerini, kendimizden sonraki nesillere aşılıyoruz ki, elinde zanaat ve altın bilezik olsun.
Tarihlerini, tarihi mekanlarla, tarihi yapılarla desteklemişler, araya öyle bir modernlik katmışlar ki, hiç sırıtmıyor. Restoranlarını; dünya mutfağını içine alan bir çeşniyle donatmışlar, çubukla pirinç yiyen Çinli’de aynı masada, eliyle tavuk budu dişleyen Hintli de aynı masada. Mantı bile koymuş adamlar menüye ki; Kayserinin en namlısı gelse “Anamın mantısı” der. “Can boğazdan gelir” lafı sanki Fransız atasözü. Semirterek ve çuval dolusu para bıraktırarak uğurluyorlar gelenleri.
Ve muhteşem bir şehir koymuşlar ortaya. Hem tarih, hem modernlik, hem doğa, hem yeşil alan, hem her türlü eğlence, spor, sanat, aktivite, kültür, aksiyon… Her şey var kısacası. Adamlar gönüllerin birincisi zaten, Allah vergisi suları da cabası. Devletleri de, ne particilik yapmış, ne ayrımcılık. Sonuna kadar desteklemiş, ne hangi partiye oy verdiklerine bakmış, ne de yüzde kaç iktidardan yana olmalarına. Damlatmamış yağdırmış desteklerini. Adamlar da almış yürümüş. Papazından, işportacısına, politikacısına; “bu memleket bizim, gelsin paralar vede yaşasın lüküs hayat” demişler, dört elle sarılmışlar işe.
Ben gitmedim, görmedim illaki. Ama küçük bir araştırma ile yedi sülalerini, hak ettikleri başarılarını öğrenebiliyorsun. Ve kahırlandıkça kahırlanıyorsun, bu burnu büyük Fransızların yaptıklarına. Eee..adamlar hak ediyorlar, çalışıyorlar, çabalıyorlar, üretiyor, pazarlıyorlar... VİCHY’den alacağımız çok ders var, 30 marttan sonraki muhtemel belediye başkanımız. (her kim olur ise). Sadece küçük bir araştırma ve büyük bir çalışma ile yapılabilir birşeyler. Varsın birincilik onların olsun. İkinci olan biz olalım. Ama küme düşmemek kaydıyla...
SAYGILARIMLA