Haymana, yıllarca Ankara’nın en uzak ve en unutulmuş ilçesi olarak anıldı. Oysa kilometre olarak uzak değildi; fakat gönüllerde hep geride bırakıldı. Çocuklarını büyük şehirlere yolcu eden, yaşlılarını yalnızlığa mahkûm eden bir diyardı burası. Göç, Haymana’nın kaderi olmuştu. Her gidenin ardından tozlu yollar biraz daha sessizleşir, her kapanan dükkânla çarşının kalbi biraz daha dururdu.
Haymanalılar bu kaderi kabullenmiş gibiydi. “Buradan bir şey olmaz” sözleri sanki duvarlara kazınmıştı. Ne çarşısında umut vardı ne meydanında canlılık…
Fakat toprak susmaz; toprak, sabırla bekler. İçinde sakladığı şifalı sular bir gün mutlaka hayata karışacak, bir gün mutlaka yeniden insanları kendine çağıracaktı. İşte o gün geldi. Yıllar yılı sabrın ve inancın direndiği bu topraklarda, Levent Koç Hoca öncülüğünde yeni bir sayfa açıldı. Haymana’nın bağrında gizlenmiş o şifa kaynakları artık yalnızca hastalara umut değil, ilçeye de hayat olmaya başladı. Türkiye’nin en büyük kaplıca kompleksi burada açıldı. Kaplıcalardan yükselen buhar ve şifa, sanki Haymana’nın yeniden doğuşunun işaretiydi.
Çarşılar güzelleştirildi, sokaklara canlılık geldi. Esnafın yüzünde yıllar sonra bir tebessüm belirdi. “Yolcuyu uğurlayan” Haymana, bu kez misafir ağırlamaya başladı. Gelen turistler, şifalı suların yanında ilçenin sıcacık misafirperverliğini de gördü.
Hayme Analar Kadın Girişimi Ürün ve İşletme Kooperatifi’nin ürettikleri doğal ürünlerle Haymana’ya kalite geldi ve kadın girişimcilere örnek oldu. Ama belki de en büyük değişim, insanların kalbinde yaşandı. Yıllardır göç vermekten yorulmuş bu toprakların insanları artık başlarını dik tutuyor. “Haymana’da bir şey olmaz” diyenlere karşı, “Bakın, oluyor!” diyebiliyorlar.
Evet, yol uzun. Eksikler, ihtiyaçlar ve yapılması gereken yatırımlar hâlâ var. Ama artık Haymana’nın hikâyesi değişti. Bir zamanlar sessizliğe gömülmüş bu ilçe, şimdi Ankara’nın gururu olma yolunda ilerliyor.
Haymana’nın hikâyesi, aslında Anadolu’nun hikâyesidir. Yıllarca geri bırakılmış ama umudunu hiç kaybetmemiş, toprağına, suyuna ve insanına güvenmiş bir beldenin sessiz direnişidir bu. Ve bugün, o direniş meyvesini vermeye başlamıştır.
Siyasi görüşü ne olursa olsun, Haymana için elini taşın altına koyan herkese selam olsun.
Kıymetli dostlar, 16. eserimiz olan “Eylül-Cumhuriyet Savcısı” adlı polisiye aşk romanımız çıktı; keyifle okuyunuz. Allah’a ısmarladık, hoşça kalın.
Haymana, kaderine boyun eğmeyenlerin hikâyesidir.