Bugün size bir adamdan, ama benim gözümde adam gibi bir adamdan bahsedeceğim. Bizden birisi değil, ama aynı zamanda hepimizden birisi olabilmeyi başarmış diyebileceğim bir kişi.
10 yıl önce Haymana’ya ilk adımı; “Geldiğimde cebimde sigara param bile yoktu. Bir arkadaşımla beraber 2 kamyon dolusu mal indirdik. Bize çıkarıp 10’ar TL verdiler. Bu işin hakkı bu para değildi ama hem açtık, hem sigara paramız bile yoktu. Mecburen aldık. Daha sonra buna benzer işler yaptık ve ne verirlerse onu aldık. Çünkü çaresizdik, kimsesizdik.”
David Kobakhidze’den bahsediyorum. Ya da herkesin bildiği ismiyle Dato. Dato Gürcistanlı ve Ortodoks Hristiyan’dı.
Belli etmesekte Hristiyanlığı aslında her zaman aklımızın bir köşesinde habis bir ur gibi kaldı. Bazıları Dato’ya “Davut” falan dedi. Sırf İslami bir anlam katmak için. Hatta canhıraş Müslüman yapmak için gayret ettiler. O gayretlerini bir lokma ekmek veya bir iş, olmadı en azından yaptığı işin hakkını vererek yapmadılar. Hepsi cennetten köşk peşindeydi ve Dato bahaneydi.
Devlet bile ayırdı Dato’yu diğerlerinden. Suriyeliler için tanınan olanakların birisi bile tanınmadı Ona. Hastaneye parasıyla gitti, kömürünü erzağını cebinden aldı. Ama bir gün olsun yakınmadı, gidip devlet kapılarına dilencilik yapmadı. Bileğinin gücü yettiği kadar kazandı, kazandığı kadar harcadı. Ne devlete küstü, ne insanlara. Tek istediği Türk vatandaşlığını almaktı. Ama buna da ön ayak olan, yol gösteren olmadı. Yol iz bilmez Dato bekledi, iki çocuğu ve eşiyle beraber Türk Vatandaşı olacağı günü.
Tanıyanlar bilir Dato’yu. Malınızı, canınızı, namusunuzu, kısacası her şeyinizi teslim edebilecek kadar dürüsttü. Bir kuruş hak yemez, asla alengirli oyunlara girmez, hakkından kuruş fazlasını almazdı. Hele sizi bir severse, değer verirse dünyanın en sadık ve iyi dostunu kazanmış olurdunuz.
Suriyeliler gibi palas pandıras kaçmamıştır vatanından. Onun savaşı ekmekti. Hatta bugün bir savaş çıksa gözünü kırpmadan Türkiye için canını verecek kadar severdi Türkiye’yi ve Türkleri.
Tam bir Haymana sevdalısıydı Dato. Onu tanımayanlar konuşmasındaki aksanı görüp sorur, “hemşerim nerelisin?” dediklerinde göğsünü kabartarak “Benim memleket Haymana” derdi.
Dediklerimin yanında Haymana’da sevmiş bağrına basmıştır Dato’yu aslında. Her şeyiyle kol kanat geren başta Adem Kılınç olmak üzere birçok kişi elinden geleni de yaptı. Dato’nun tek isteği ailesi ile Türkiye Cumhuriyeti kimliğine kavuşmaktı. Olmadı. Dün istemeye istemeye ayrılmak zorunda kaldı. Gürcüydü, müslüman bile değildi ama benim gözümde binlerce Suriyeli, milyonlarca sözüm ona müslümandan ve onun emeğini, alın terini çalan birçok karaktersizden daha değerliydi.
Dün iki çocuğu ve eşini alıp gitti. Verdiği mücadeleden yoruldu, tıkandı ve istemeye istemeye tekrar döndü memleketine. Ardında birçok paha biçilmez anı bırakarak, belki dıştan olmasa da içinden hıçkırarak.
Eminim Dato’yu yakından tanıyanlar “Az bile söylemişsin, dediklerinden daha değerlidir” der. Aynen öyleydi. Dato’ya başka hiçbir gözle bakmaya gerek yok. İnsan gözüyle bakın, inanın onun insanlığından gözleriniz kamaşırdı. Hoşçakal.. Ve bizi affet. Sana daha fazlasını esirgediğimiz veremediğimiz, belkide vermediğimiz için. Dato giderek belki birşeyler kaybetti, ama Haymana bir adamı, hem de adam gibi adamı kaybetti..
HAFTANIN SÖZÜ; Paranın, imanın bir de virüsün kimde olduğu belli olmuyor..